VUR BOZKURTUM TİLKİYE VURDA KURTULSUN TÜRKİYE
  MİLLÎ DOKTRİN: DOKUZ IŞIK
 
MİLLÎ DOKTRİN: DOKUZ IŞIK 1) Milliyetçilik 2) Ülkücülük 3) Ahlakçılık 4) Toplumculuk 5) İlimcilik 6) Hürriyetçilik 7) Köycülük Gelişmecilik ve Halkçılık 9) Endüstricilik ve Teknikçilik MİLLÎ DOKTRİN: DOKUZ IŞIK Türk Milleti, kendi millî târihini, örf, âdet ve ananele¬rini, kendi millî hasletlerini dikkate alan, modern ilmi ve-tekniği önder alan %100 yerli ve millî bir idare sistemi kur¬malıdır. Çünkü her milletin idare sistemi kendi şartlarına, karşı tercihine ve millî özelliklerine göredir. Herhangi bir milletin sistemini olduğu gibi almak gerçeklere uymaz. Bu¬gün de böyle. Aydınlar, kapitalist ve komünist sistemleri aynen tatbike çalışıyorlar. Bunların hepsi taklitçiliktir. Her milletin durumunun başka olduğunu nazarı dikkate alarak biz diyoruz ki, yeni millî bir doktrin, bir sistem lâzım. Bu doktrin Dokuz Işık'tır. Bu millî doktrin her şeyini Türklü¬ğün tarihinden almış olan modern ilmi, tekniği önder kabul etmiş olan bir görüştür. Bunun kuvvetini almış olduğu temel kaynak Müslümanlık ve Türklüktür. Türk insanına karşı sonsuz sevgi, insan haysiyetine karşı sonsuz saygıdır. Niye temel kaynak Müslümanlık ve Türklüktür? Çünkü bu millet Müslüman Türk milletidir. Türk olarak binlerce yıllık şanı, şerefi var. Bin yıldır Müslümanlığı benimsemiştir. Son 50–60 yıl içindeki aydınlar dine cephe almışlar, Müslümanlığı tanımamışlar, O'nu zararlı göstermişlerdir. Onlar diyor ki; "Avrupa Hıristiyan olduğu için ileri gitti. Biz Müslüman ol¬duğumuz için geri kaldık. Bu böyle değildir. Ana meseleleri kavrayamayan taklitçi aydınlar yetiştirdiğimiz için geri kal¬dık. İşte Cumhuriyet lâikliği yokmuş, Halk Partisi bunu fır¬sat bilerek dini silmeye kalkmış. Fakat memleket gene peri¬şan kalmıştır. Geri kalmanın dinle alâkası yoktur. Varsa bile bu da dinin bazı din adamlarınca yanlış telkin edilmesi yüzünden olmuştur. Müslümanlık en mütekâmil dindir. İlme değer vermiş, ilmin, tekniğin ileri gitmesini sağlamıştır. Orta Çağ¬da medeniyet Doğu'da Müslümanlar sayesinde kuruldu. O medeniyet İslâm Medeniyetiydi. Bugünkü Avrupa medeni¬yeti orta çağdaki İslâm Medeniyetinden doğmuştur. Bugün birçok batılı âlimin de ilmen tesbit edip kabul ettiği gibi Batı Medeniyetinin temeli eski Yunan, eski Roma medeniyeti, Hıristiyanlık değil, Türk-İslâm medeniyetidir. Bu nasıl ol¬muştur? Türk-İslâm medeniyetinin en yüksek zamanlarında Haçlı orduları Müslüman memleketlerine girmiş; Avrupa bu büyük medeniyeti gördüğünde hayret etmiş, ordular geri dönerken o medeniyetten ilham almışlardır. Haçlı seferleri yüzyıllarca sürmüştür. Birçok Avrupalı âlimler İspanya'da, Endülüs Emevileri’nin hüküm sürdüğü tarihlerde Endülüs'te ilim tahsil etmişlerdir. Müslümanlardan ilim almışlardır. Ri¬yaziye ilmini, onun bir kolu olan Alcebra (cebir) ilmini Endülüs’ten öğrenmişlerdir. Astronomiyi Müslümanlardan öğ¬renmişlerdir. Daha sonra Endülüs Devleti'nin yıkılması ile oradaki ilim kitaplarının Avrupalılarca kaçırıldığı ve bugün Avrupa kitaplıklarında bulunduğu bir gerçektir. Daha bir¬çok Müslüman Türk âlimlerinin büyük buluşları vardır. En son, Fatih'in İstanbul'u fethetmesiyle ilim Avrupa'ya git¬miştir. İstanbul'u terk eden âlimler İtalya'da İslâm fikrini söylemişler, ondaki büyüklüğü anlatmışlar, ondan ilham ala¬rak Rönesansı başlatmışlardır. Görülüyor ki, Avrupalıların ileri gitmesinin sebebi Hıristiyanlık, Türklerin geri kalması¬nın sebebi Müslümanlık değildir. Milletler dinsiz yaşayamaz. Her milletin dini vardır. Din toplum içinde sosyal bir müessesedir. Bu müesseseyi hiç bir toplum hayatından söküp çıkaramamıştır. Komünistler din düşmanıdırlar ve derler ki, "Din milletleri uyuşturan bir af¬yondur." Fakat onlar bile bunu söküp atamamıştır. Bugün Rusya'da kitle her şeyiyle yaşatılmaktadır. Toplumun haya¬tını mutlu kılmayı düşünen, toplum yüceltmek isteyen ay¬dınlar bunu nazarı dikkate almalıdırlar. Bunu size ilmî ola¬rak söylüyoruz. Bir de işin öteki cephesi var. Dinin insanları kötü yoldan çeviren, mutluluğa götüren esasları olduğunu kabul ediyoruz. Bunu maksatlı olarak istismar eden satılmış cahiller İslâm’ı kötülemektedirler. Demek ki Dokuz Işığın temel kaynaklarından birisi bu¬dur; Türklük şuuru, İslâm imânı, İslâm ahlâk ve faziletidir. Dokuz Işığın diğer kaynağı İnsan sevgisi, insan haysi¬yetine sonsuz saygı'dır. Türk Milleti olarak bizim millî ka¬rakterimizin bir hususûyeti vardır. Biz Türkler ne başkaları¬na uşaklık etmeyi, ne de başkalarını uşak olarak kullanmayı kabul etmeyiz. İnsanlık haysiyetine saygı duymayan, Türk insanına karşı gönlünde sevgi taşımayan, Türk Milleti'ni Türk Halkını hor gören zihniyete karşıyız. Dokuz Işıkçılar olarak bizler Türk halkını, Türk insanını Allah'ın mukaddes bir emaneti telâkki etmekteyiz. İdareci ve aydınların milletimi¬zin bütün fertlerine bu anlayış içinde hizmet etmeleri, hangi-mevkide olurlarsa olsunlar, mevki farkı, zenginlik farkı gö¬zetmeksizin herkesin hakkına, hukukuna riayetkâr olmaları, ancak gönüllerinin insan sevgisi ve insan haysiyetine sonsuz saygı ile dolu olmasına bağlıdır.
 
  Bugün 5 ziyaretçi (5 klik) kişi burdaydı! sitemize hosgeldiniz . ne mutlu türküm ne ne mutlu ülkücüyüm diyene.CcCbozkurt05--CCcDELİKURT05 GÖRÜSLERİNİZİ YAZABİLİRSİNİZ TESEKKÜR EDERİZ ALLAH TÜRKÜ KORUSUN VE YÜCELTSİN AMİN.  
 

---------------

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal...
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
'Medeniyet!' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın.
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri 'toprak!' diyerek geçme, tanı:
Düşün altında binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şuheda fışkıracak toprağı sıksan, şuheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da hüda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden, ilahi, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.
Bu ezanlar-ki şahadetleri dinin temeli,
Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerihamdan, ilahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, hakk'a tapan, milletimin istiklal!

Mehmet Akif Ersoy



---------------

sitene ekle
bozkurt<<
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol